Sağlık çalışanlarına yaptığımız reva mı?
Bazen bir kelime binlerce cümleye bedel olur. İşte o kelimeyi bu kez sağlık çalışanlarına sormak gerek: “Size bunu reva mı gördük?”
Pandeminin ilk günlerini hatırlayın. O belirsizlik, o korku, o sessiz sokaklar… Ama birileri hep iş başındaydı. Maskelerle, gözlüklerle, tulumlarla saatlerce görev başında kalan sağlıkçılar… Onlar için alkış tuttuk balkonlardan, pencerelerden. “İyi ki varsınız” dedik. Ama sonra ne oldu?
Alkışlar Sustu, Gerçekler Kaldı
Pandemi biraz hafifleyince biz de eski hayatımıza dönmeye başladık. Tatillere çıktık, maskelerimizi attık, kısıtlamalardan kurtulduk. Peki ya sağlıkçılar? Onlar hiç “normalleşemedi”. Vardiyalar devam etti, nöbetler azalmadı, baskılar bitmedi.
Bugün Türkiye’de bir sağlık çalışanı sadece hastalıkla değil, şiddetle, mobbingle, düşük maaşla ve tükenmişlikle de mücadele ediyor. Neredeyse her hafta bir doktorun darp edildiği, bir hemşirenin tehdit edildiği haberini okuyoruz. Kameralara yansımayanlar ise buz dağının görünmeyen yüzü.
Tükenmişlik, Göç ve Umutsuzluk
Türkiye’de her geçen yıl daha fazla sağlık çalışanı yurtdışına gitmenin yollarını arıyor. Türk Tabipleri Birliği’ne göre her ay yüzlerce doktor, “iyi hal belgesi” alarak ülkeden ayrılıyor. Neden? Çünkü bir doktor olmak için yıllarını veren insanlar, artık ne maddi ne manevi olarak tatmin oluyor.
Bir doktor düşünün: 36 saat boyunca nöbet tutuyor, sonra evine değil polise ifade vermeye gidiyor çünkü bir hasta yakını “geç müdahale etti” diyerek saldırmış. Bir hemşire düşünün, gecenin bir vakti serum yetiştirirken hakarete uğruyor. Bir ambulans görevlisi düşünün, can kurtarmaya çalışırken mahalle arasında taşlanıyor.
Bu mudur reva?
Sistemsel Sorunlar Göz Ardı Edilemez
Sorunun sadece bireysel şiddet olaylarıyla sınırlı olduğunu düşünmek saflık olur. Asıl mesele, sistemin ta kendisi. Sağlıkta dönüşüm politikalarıyla hızlandırılan hasta sirkülasyonu, performans odaklı sistem, sağlık çalışanlarını adeta birer “hizmet robotu” haline getirdi.
Randevu alamayan hastalar sağlık çalışanına öfkeleniyor. Gereksiz yoğunluk yüzünden beş dakikada bir hasta bakmak zorunda kalan doktor, hata yapmaktan korkuyor. Üstelik artan hasta yüküne rağmen personel sayısı artmadığı gibi, var olanlar da sistemin yükü altında eziliyor.
Saygı, En Temel İlaçtır
Sağlık çalışanlarının ihtiyacı sadece zam, prim ya da lojman değil. En büyük ihtiyaçları saygı ve güvenlik.
Bugün bir doktora ya da hemşireye “iyi ki varsın” demek yetmez. Onlara hak ettikleri çalışma koşullarını, mesleki saygınlığı ve can güvenliğini sağlamak gerekir.
Çünkü bir sağlık çalışanı yalnızca bireyi değil, toplumu da ayakta tutar. Onlar giderse sadece hastaneler değil, umut da kapanır.
Nihayetinde…
Evet, bu ülkenin sağlık sistemi büyük ölçüde sağlık çalışanlarının omuzlarında yükseliyor. Ancak bu yük artık dayanılmaz hale geldi. Bizler; hasta, hasta yakını, vatandaş olarak kendi üzerimize düşeni yapmazsak, sağlık sistemindeki bu çöküşün bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.
Sağlık çalışanlarına yöneltilen her hakaret, her saldırı, her vurdumduymazlık aslında kendi geleceğimize indirilen bir darbedir.
Unutmayalım, bir gün hepimiz bir sağlık çalışanının merhametine, bilgisine ve emeğine muhtaç olacağız. O gün geldiğinde, elimizi kalbimize koyup soralım: “Biz onlara ne yaptık?”